Bosnalı bir kartel üyesi olduğu iddia edilen kişinin eşi, Dubai’nin en yüksek gökdeleninin 37. katındaki gösterişli kiralık dairelerinden ardı ardına çektiği videoları TikTok’ta yayınladı. Gri kedileri de genellikle bu videolarda yer alıyordu.
Yayınlanan görüntülerdeki ipuçları sayesinde gazeteciler, dairenin ikonik Burj Khalifa gökdeleninde olduğunu anladı. Yine bu görüntülerden yola çıkarak, dairenin, aranmakta olan bir kişiye – Ekvator Ginesi’nin skandallarla boğuşan ulusal petrol şirketinin eski başkanı Candido Nsue Okomo’ya ait olduğunu belirlediler. İspanya’da kara para aklama suçundan hakkında soruşturma yürütülmekte olan Okomo aynı zamanda, Devlet Başkanı Teodoro Obiang Nguema Mbasogo’nun da kayınbiraderi. Devlet Başkanı Mbasogo’nun ailesi ise, Fransız savcılar tarafından, Ekvator Ginesi’nin büyük ölçüde petrol gelirlerinden elde edilen kamu kaynaklarını yağmalamakla suçlanıyor.
Çöl ortasındaki mütevazı bir ticaret noktasından günümüzün küresel finans merkezine dönüşen Dubai, uzun yıllardır ticaret açısından kritik bir kavşak görevi gördü.
Ancak bugün, şehrin gösterişli gökdelen ve villalarında ünlülerle haşır neşir bir hayat yaşayanlar sadece finansörler ve futbolcular değil.
Dubai aynı zamanda, dünyanın dört bir yanından gelen ve ismi suç ve yolsuzluklarla anılan kişilerin buluşma noktası haline geldi.
Mali gizlilik, düşük vergiler ve sürekli genişleyen değerli gayrimenkul yelpazesiyle şehir, bugün, paralarını aklamak veya saklamak isteyenler için cazip bir seçenek.
Yakın geçmişte sızdırılmış olan emlak kayıtları sayesinde, gazeteciler, dünyanın dört bir yanından gelen ve Dubai’de mülk sahibi olan birçok kişiyi tespit etti. Bu kişilerin mal varlıklarının açığa çıkarılmasının kamu yararına olduğuna inanıyoruz.
Bunlar arasında kara para akladığı iddia edilenler, uyuşturucu baronları, yolsuzlukla suçlanan siyasi şahsiyetler ve onların ortakları ile terörizmi finanse ettiği için yaptırıma tabi olan işadamları da yer alıyor.
Dünya çapında 70’ten fazla medya kuruluşunun yer aldığı bir araştırma projesi olan Dubai’nin Sırları Açığa Çıkıyor, bu Orta Doğu şehrinde kimin neye sahip olduğuna dair en güncel bilgileri içermektedir.
Kiracı Dženis Kadrić ve ev sahibi Okomo’nun, birbirlerinin işlediği iddia edilen suçlardan haberdar olup olmadığı bilinmiyor. Ancak her ikisinin de adının aynı kira sözleşmesinde yer alması, gizlilik ve yıllarca süren hoşgörülü politikalar nedeniyle tartışmalı mülk sahipleri ile dolu olan günümüz Dubai’sini simgeliyor.
Yale Global adalet araştırmacısı ve vergi cennetleri konusunda uzman James Henry, Dubai dahil yedi emirlikten oluşan bir federasyon olan Birleşik Arap Emirlikleri’ni “Star Wars’daki bar sahnesine” benzetti.
Henry, “İçeri girdiğinizde kleptokratları, solda oligarkları, ortada kara para aklayanları ve arkada ise burayı yaptırımlardan kaçmak için yasal bir boşluk olarak kullanan kirli Rus emtia tüccarlarını görüyorsunuz” dedi. “Hepsi aynı temel finansal gizlilikle hizmet alıyor.”
OCCRP’nin Sırbistan’daki partneri KRIK’ten gazeteciler, ilk olarak TikTok videolarından yola çıkarak Okomo’nun gökdelen dairesinin, organize suç, uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama şüphesiyle Şubat ayında Bosna’da tutuklanan eski polis memuru Kadrić ile bağlantılı olduğunu belirledi. Kadrić, Mayıs ayında serbest bırakılmıştı ancak hakkındaki soruşturma devam ediyor.
Daha sonra, araştırmacı kuruluş Bellingcat’ten konum belirleme uzmanları, söz konusu daireyi belirlemek için videoları kullandı. Dairenin Okomo’ya ait olduğu 2023 tarihli bir kira sözleşmesi ve sızdırılmış olan emlak verileri ile doğrulandı.
Gazetecilerin sızdırmış olan emlak verilerinde bulduğu ve hakkında suçlamalar bulunan tek mal sahibi Okomo değil: OCCRP ve Norveç yayın kuruluşu E24 tarafından yürütülen altı aylık bir araştırmada, Dubai’de en az bir gayrimenkule sahip olan çok sayıda hüküm giymiş suçlu, kaçak, yolsuzlukla suçlanan siyasi şahsiyet veya onların ortakları, ve yaptırım altında olan kişi ortaya çıktı.
Örneğin, Okomo’nun Burj Khalifa’daki dairesinden çok da uzak olmayan bir yerde, Burj Lake Hotel’de, Irak doğumlu İngiliz vatandaşı Shwan Mohammad Almulla’ya ait bir daire var. Almulla, 2021’de ABD’de Irak’ın yeniden inşası için yapılan sözleşmelerden rüşvet yoluyla milyonlarca dolar elde etmekle suçlanmıştı.
Daha aşağıda, Dubai’nin palmiye şeklindeki yapay takımadalarındaki bir bina olan Grandeur Residences’ta, Avrupa Birliği’nin uyuşturucu kaçakçılığı iddiası ile En Çok Arananlar Listesi’nde yer alan ve ‘Tombul Jos’ olarak da bilinen 32 yaşındaki Joseph Johannes Leijdekkers’a ait bir daire var.
Ve onun yakınındaki Palm Tower Dubai’de, Dubaiano adı ile anılan Brezilyalı iş adamı Danilo Vunjao Santana Gouveia’ya ait bir daire var. Dubaiano, kendi ülkesinde büyük bir Bitcoin saadet zinciri yönettiği iddiasıyla kara para aklama ve dolandırıcılık suçlamalarıyla karşı karşıya. O zamandan bu yana, Dubai’de müzisyen olarak bir kariyer edindi. Instagram hesabında, Yelken şeklindeki Burj Al Arab Jumeirah gökdeleni de dahil, şehirdeki farklı yerlerde poz verirken çekilmiş fotoğraflarının yanı sıra, müzisyenlik kariyeri ile ilgili detayları içeren fotoğrafları da var.
Tüm bu kişiler ve OCCRP ve partnerleri tarafından teyit edilmiş birçok başka mülk sahibi, herhangi bir temel risk değerlendirmesi kapsamında derhal şüphe çekmeliydi. Ancak belli ki, hiçbiri kendi adlarına mülk satın almak konusunda herhangi bir engelle karşılaşmadı. (Kadriç, Okomo, Almulla, Leijdekkers ve Santana Gouveia yorum taleplerine yanıt vermedi.)
Çoğunlukla 2022 ve 2020 yıllarına ait olan sızdırmış emlak verileri, ilk olarak Washington D.C.’de uluslararası suç ve çatışmaları araştıran kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan İleri Savunma Araştırmaları Merkezi’nin (C4ADS) eline geçti. Daha sonra bu veriler, 70’ten fazla medya kuruluşundan gazetecilerin yer aldığı küresel bir araştırma projesi olan Dubai’nin Sırları Açığa Çıkıyor projesini koordine eden Norveçli finansal yayın kuruluşu E24 ve OCCRP ile paylaşıldı.
Gazeteciler bu verileri, Dubai’deki yabancı mal varlığını araştırmak için bir başlangıç noktası olarak kullandı. Resmi kayıtlar, açık kaynak araştırması ve sızdırılan diğer verilerden oluşan veri setlerini kullanarak, sızdırılan emlak verilerinde yer alan kişilerin kimliklerini ve mal varlıklarını doğrulamak için aylar harcadılar.
Bulgular, Avustralyalı kokain kaçakçılarından Batı Afrika diktatörlerinin akrabalarına ve yaptırım uygulanan Hizbullah finansörlerinden oluşan bir zümreye kadar, şehrin, dünyanın dört bir yanından üçkağıtçı karakterlere nasıl kollarını açtığını ortaya koyuyor.
C4ADS portföy yöneticisi Maria Giuditta Borselli, “Yolsuzluk yapan aktörler ve kamuya hesap vermekten kaçınan siyasi nüfuz sahibi kişiler, varlıklarını görünmez kılmak için BAE gibi gizlilik sunan yetki alanlarını kullanıyor” diyor.
İçişleri, ekonomi ve adalet bakanlıkları da dahil olmak üzere BAE yetkilileri ve Dubai Polisi ayrıntılı sorularımıza yanıt vermedi. Ancak BAE’nin İngiltere ve Norveç’teki büyükelçilikleri gazetecilere kısa bir yanıt göndererek ülkenin “küresel finans sisteminin bütünlüğünü korumak konusunda üzerine düşen rolü ciddiyetle üstlendiğini” söyledi.
Yanıtta, “BAE, küresel suçluları takip etmeye devam ederken, her türlü yasa dışı finansmanı sonlandırmak ve caydırmak için uluslararası ortaklarla yakın iş birliği içinde çalışıyor” ifadelerine yer verildi. “BAE, bu çabaları ve eylemleri bugün her zamankinden daha fazla ve uzun vadede sürdürmeye kararlıdır.”
NEDEN DUBAİ?
Kırk yıl önce Dubai, bir kum fırtınasının çoğunlukla karşısına hiçbir engel çıkmadan Arap çölünden Basra Körfezi’ne doğru esebildiği Orta Doğu’nun sıradan ücra bir yerleşim yeriydi.
Bugün burası, binaların ufuk çizgisinde oluşturduğu ünlü silueti ile küresel bir finans merkezi haline geldi – iş dünyasının liderlerinin milyarlarca dolarlık anlaşmalar yaptığı, sosyal medyadaki influencerların lüksle bezenmiş bir yaşamı modellediği, ve Tom Cruise’un gişe rekorları kıran bir film için dünyanın en yüksek binasına tırmandığı fütüristik, çelikten bir orman.
Bu Körfez şehri, suçluların ve diğerlerinin paralarını lüks mülklere başarılı bir şekilde yatırdıkları tek yer değil. New York City ve Londra’nın da gayrimenkulleri ile kirli para çektiği biliniyor.
Ancak uzmanlar, Dubai’nin sunabileceği çok şey olduğunu ve bunun yalnızca çok çeşitli lüks gökdelenler ve villalardan ibaret olmadığını belirtiyor.
Uzmanlara göre, Emirlik’in kaçakların tutuklanması ve iade edilmesi konusundaki yardım taleplerine verdiği tutarsız yanıtlar burayı çekici kılan faktörlerden biri.
Yakın zamana kadar BAE’nin pek çok ülkeyle iade anlaşması yoktu ve bu da Dubai’nin dünyanın dört bir yanından gelen kaçaklar için bir çekim alanı haline gelmesine yardımcı oldu. Her ne kadar BAE yetkilileri son yıllarda yabancı kolluk kuvvetleriyle iş birliğini artırmış olsa da hükümet hâlâ iade taleplerine tutarsız yanıtlar veriyor.
Güney Afrika’nın eski Başkanı Jacob Zuma ile yakın bağları nedeniyle ülkenin kamu fonlarını yağmalamakla suçlanan Hindistan doğumlu Gupta kardeşler, buna yakın geçmişten iyi bir örnek.
İki ülke arasındaki iade anlaşmasına rağmen BAE, geçen yıl Güney Afrika’nın kara para aklama ve dolandırıcılık suçlamalarıyla karşı karşıya olan Atul ve Rajesh Gupta’nın iade talebini sessizce reddetti. Bu hareket Güney Afrika’yı şok etti. Yetkililer, BAE’nin ret nedenleri konusunda “tatmin edici yanıtlar” vermediğini ifade etti.
BAE’den bir yetkili, Gupta kardeşler ile ilgili spesifik sorulara yanıt vermedi ancak “her türlü yasadışı finansmanı engellemek ve caydırmak için uluslararası ortaklarla yakın işbirliği içinde çalıştıklarını” söyledi. Gupta kardeşler ve Zuma, yorum taleplerine yanıt vermedi.
Dubai’de Gözaltı isimli hukuki yardım kuruluşuna liderlik eden avukat ve insan hakları savunucusu Radha Stirling’e göre, BAE yetkilileri yüksek profilli kaçakları “pazarlık kozu” olarak kullanıyor.
Stirling, “Uluslararası suçluların iadesi anlaşmalarının varlığı, kişilerin iade edilip edilmeyeceği konusunda kilit önemde değil” diyor. “Önemli olan, Dubai’nin karşılığında ne istediği ve diğer ülkenin takas etmek isteyecekleri bir şeye sahip olup olmadığı.”
Ülkenin suçluların iadesine ilişkin tutumu sorulduğunda, Dubai Polisi’nin mali suçlar merkezi başkanı Sauod Abdulaziz Almutawa,
yakın geçmişte kırmızı bülten ile aranan kişilerin tutuklandığını vurguladı. Almutawa ayrıca, yerel mahkemelerden geçmesi gereken iade taleplerinin işleme alınmasının daha uzun sürdüğünü ve çoğu zaman bol paralı savunma ekiplerinin çıkardığı zorluklara takıldığını söyledi.
Mart ayında İsveç Televizyonu (SVT) ile yaptığı röportajda, “Yabancı mevkidaşlarımızın beklentilerini karşılayabilmek için kapasitemizi artırıyoruz, kaynaklarımızı artırıyoruz ve geliştiriyoruz” diye ekledi.
‘GRİ LİSTE’DEN ÇIKMAK
Kara para aklamayı önlemeye yönelik hükümetler-arası gözlemci kuruluş Mali Eylem Görev Gücü (FATF) yasadışı para akışını engellemekteki başarısızlığından dolayı 2022’de BAE’yi “gri listeye” aldı. Emirlik yetkilileri, özellikle bu olayın ardından kara para aklamayı önleme düzenlemelerini sıkılaştırdı. Listeden çıkarılmak için lobi faaliyetleri yürüttüğü bildirilen Emirlik yetkilileri, Şubat ayında iyi bir haberle ödüllendirildi: FATF, BAE’nin “önemli ilerleme” kaydettiğini belirtti ve ülkeyi ekstra izleme sürecinin dışında bıraktı.
Ancak bazı uzmanlara göre bu hamle ya erken atılmış bir adımdı, veya jeopolitik kaygılardan doğmuştu.
Kar amacı gütmeyen bağımsız araştırma kuruluşu Noria MENA Programı’nın kıdemli üyesi ve baş editörü Colin Powers, “Ceza kanunu ve yargıda yapılan son reformlar, Dubai’nin bu kış FATF’ın gri listesinden çıkarılması için yeterli olmuş olabilir, ancak bunlar emlak piyasasının doğasını önemli ölçüde değiştirmeye yetmedi” diyor.
Powers, alıcıların, mal varlıklarını tröstlerin, holding şirketlerinin ve vakıfların arkasına gizleyebilme imkanına işaret ederek, reformların “emlak piyasasını servet depolamak için bu kadar çekici kılan şeyi değiştirmediğini” söylüyor.
Mart ayında Dubai’nin önde gelen emlak şirketi Damac’tan bir satış temsilcisi yapılan gizli görüşme, müşterilerinin fonlarının kaynağı söz konusu olduğunda, hâlâ başka yöne bakmaya istekli bazı aracıların olduğunu ortaya koydu.
Satış temsilcisi, Damac’ın portföyündeki bir mülkü gezdirirken İsveç Televizyonu (SVT) muhabirlerine, daireyi “çantalar dolusu nakit” veya kripto parayla satın alabileceklerini ve fonlarının kaynağı hakkında “sıfır soruyla” karşılaşacaklarını söyledi.
Satış temsilcisi, “Gayrimenkullerde hiçbir departman tarafından sorgulanmayacaksınız… özellikle geliştiricinin kendisi tarafından” dedi. “Almak isteyen herkes satın alabilir.”
Ayrıca nakit ile gayrimenkul satın almanın, bankaların paranın kaynağı hakkında soru sormasını engellemenin bir yolu olduğunu da anlattı.
Satış temsilcisi, “Gayrimenkulünüzü satarsanız ve ardından tutarın tamamını banka hesabına aktarırsanız o zaman sorun olmaz. Mülkü satın almak için getirdiğiniz ve sonra bankaya yatırdığınız parayı nereden getirdiğiniz sorgulanmaz” dedi.
Daha sonra, bir Damac temsilcisi, yorum talepleri karşısında, firmanın müşterilerinin geçmişlerini araştırdığını ve nakit ile satın alma tavsiyesinde bulunmanın bir şirket politikası olmadığını söyledi.
Damac, “Gizli muhabiriniz bir satış temsilcisi ile ilk karşılaşmanın ötesine geçip satış sürecinde daha ileriye gitmiş olsaydı, şüpheli işlemlere uyguladığımız inceleme ve yüksek seviyede önlemlere tanık olacaktı” dedi ve satış temsilcisinin ifadelerinin araştırılacağını söyledi.
Olayın kendisine aktarıldığında, Dubai polisinin kara para aklamayla mücadele biriminden memur Sauod Abdulaziz Almutawa, Emirlik’in “uyumsuzluklara karşı sıfır risk toleransına” sahip olduğunu ve yasaları “görmezden gelenlere” karşı işlem yapıldığını söyledi.
Almutawa, “Dubai, yasa dışı aktörlerin yasa dışı fonları için güvenli bir liman değil. Dubai, çalışkan ve sahip olduklarını başka yollardan kazanan meşru bireylerin meşru ticaret yapabileceği güvenli bir limandır” diye ekledi.
Müşterilerin mali suç risklerini yönetmelerine yardımcı olan Birleşik Krallık ve BAE merkezli bir firma olan Themis’in müşteri hizmetleri yöneticisi Melissa Sequeira, Dubai’nin son yıllardaki daha sıkı yaptırımlarından ve emlakçılara uyguladığı denetimlerindeki artıştan övgüyle bahsediyor. Ancak, özellikle birkaç yıl öncesine kadar “sadece pasaportla mülk satın alabildiğiniz” bir sektörde, özellikle sınırlı kaynaklara sahip küçük firmalarda değişim yaratmanın zaman alacağını belirtiyor.
Sequeira, amacın “suçun küresel mali ve olumsuz etkilerinin önüne geçmek yerine kâra daha fazla odaklanan üst düzey yöneticilerin tavrını değiştirmek” olduğunu söylüyor.
Georgetown Üniversitesi’nde yolsuzluk ve yasadışı finans üzerine çalışan Profesör Jodi Vittori, BAE’nin FATF’in “gri listesinden” çıkarılmasında Orta Doğu’daki savaşın rol oynamış olabileceğini öne sürüyor. ABD, BAE ve Orta Doğu’daki diğer müttefiklerinin Gazze’nin yeniden inşası gibi zorlu bir görevde kendisine yardımcı olacağını umarken, finansmanın FATF tarafından mimlenmiş bir ülke üzerinden yönlendirilmesi savunulamaz bir durum olabilir.
Vittori, “BAE’nin yolsuzluğu, kara para aklamayı ve organize suçu kolaylaştırması, Batı’nın fentanilden insan kaçakçılığına ve yasadışı mali akışlara kadar her şeyle mücadele etme yönündeki daha büyük çabalarını baltalıyor” diyor. “Ancak Batılı hükümetlerin, BAE’den Gazze’yi yeniden inşa etmesini istemesi ve bir taraftan da FATF’a BAE’yi kara para aklamayla ilgili gri listeye geri koyması veya başka şekilde yaptırım uygulaması için baskı yapması zor olacaktır.”